<h3> Kilis 7 Aralık Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (KODAM) ile Sosyal Yaşamı Destekleme Topluluğu iş birliğinde, “Türkiye ve Avrupa Birliği’nin 2011 Suriye Krizi Politikaları” başlıklı kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirildi.</h3> <div>Akademisyenlerin ve öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği etkinlikte, Suriye krizinin bölgesel ve küresel etkileri çok boyutlu bir perspektifle ele alındı.</div> <div></div> <div>Programın moderatörlüğünü Dr. Öğr. Üyesi Muhammed Mücahid Dalkılıç üstlenirken, konuşmacı olarak Dr. Öğr. Üyesi Yusuf Avar yer aldı. Avar, Suriye’nin tarihsel arka planına değinerek sunumuna başladı. Bu çerçevede, Suriye’nin 1946’da bağımsızlığını kazandığı, 2000 yılında ise Esad rejiminin yönetimi devraldığı hatırlatıldı. 2011’de ortaya çıkan ve “Arap Baharı” olarak adlandırılan sürecin, kötüleşen yaşam koşulları, artan insan hakları ihlalleri ve uluslararası aktörlerin rejim değişikliği beklentilerinden beslendiği ifade edildi.</div> <div>Avar, protestoların başlamasıyla Esad yönetiminin sert müdahalelerinin krizi daha da derinleştirdiğini, bu dönemde ülkede güçlü ve örgütlü bir muhalefet yapısının bulunmamasının çatışmaları karmaşık hâle getirdiğini belirtti. Suriye krizinin yalnızca iç politik bir mesele olmaktan çıkarak küresel aktörlerin vekâlet savaşlarına sahne olan çok katmanlı bir yapıya dönüştüğünü vurguladı.</div> <div>Konuşmada, krizin güvenlik ve insani olmak üzere iki temel boyutu olduğu ifade edildi. Suriye’de 500 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği, milyonlarca insanın göç etmek zorunda kaldığı, aile bütünlüğü ile toplumsal dokunun ciddi biçimde sarsıldığı aktarıldı. Ayrıca hapishanelerde yaşanan ağır insan hakları ihlallerinin, krizin insani boyutunu daha görünür kıldığına dikkat çekildi.</div> <div>Söyleşinin devamında, Türkiye ve Avrupa Birliği’nin Suriye krizine yönelik politikaları karşılaştırmalı olarak ele alındı. Her iki aktörün güvenlik, göç ve insani yardım konularında izlediği farklı yaklaşımlar değerlendirilerek, Türkiye’nin daha çok güvenlik ve sınır yönetimi odaklı politika izlediği; Avrupa Birliği’nin ise insani yardım, diplomatik baskı ve göç yönetimi odaklı bir yaklaşım benimsediği ifade edildi.</div> <div>Etkinlik, katılımcıların sorularını yönelttiği soru-cevap bölümünün ardından etkileşimli bir atmosferde tamamlandı. Üniversite öğrencileri, söyleşinin bölgesel gelişmeleri anlamaları açısından oldukça verimli geçtiğini belirtti.</div> <div>Haber: İbrahim Güneş</div> <div> </div>