Bu Mutabakat İmzalanmasaydı Türkiye Savaş İlan Edecekti

Bu Mutabakat İmzalanmasaydı Türkiye Savaş İlan Edecekti

1998 yılında Türkiye ile Suriye arasında imzalanan Adana Mutabakatı, hem iki ülkenin ilişkilerinde bir dönüm noktası olmuştur.

1998 yılında Türkiye ile Suriye arasında imzalanan Adana Mutabakatı, hem iki ülkenin ilişkilerinde bir dönüm noktası hem de uzun yıllar süreyle gündemde kalacak bir dış politika belgesi olarak öne çıkmıştır. Aşağıda, bu mutabakatın temel gerekçeleri, müzakereleri, imza süreci, maddeleri, ardından takip eden etkileri ve “savaş eşiğine gelme” boyutu ayrıntılı biçimde ele alınmaktadır.


Arkaplan: Türkiye–Suriye İlişkilerinde Bir Kriz

1990’lı yıllarda, Türkiye ile Suriye arasında ilişkiler önemli sorunlarla doluydu. Bu sorunlar arasında şunlar yer alıyordu:

  • PKK (Kürdistan İşçi Partisi) konusu: Türkiye, PKK’yı kendi iç güvenliğini tehdit eden bir örgüt olarak değerlendiriyordu. Suriye’nin, 1990’lı yıllarda PKK’ya bazı alanlar tanıdığı, liderleri için sığınak sağladığı, örgüte lojistik ya da eğitim olanakları sunduğu ileri sürülüyordu. 

  • Türkiye’nin Suriye sınırında güvenlik sorunları: Türkiye, Suriye topraklarından Türkiye’ye yönelik terör eylemleri ya da örgüt aktiviteleri olabileceğini değerlendiriyordu. Bu bağlamda, sınır hattında askeri hazırlıklar gündeme gelmişti.

  • Su kaynakları ve sınır meselesi: Fırat-Dicle su sistemleri, sınır ötesi akışlar, Hatay konusu gibi daha uzun vadeli tarihî meseleler de iki ülke ilişkilerinin gergin yönleri arasında yer alıyordu. aquapedia.waterdiplomacy.org+1

  • Türkiye’den gelen açık askeri uyarılar: Örneğin, dönemin Türk Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş, Hatay bölgesinde yaptığı konuşmada “sabrımız tükenmek üzeredir”, “her türlü tedbiri almaya hak kazanacağız” gibi ifadeler kullanmıştı. 

Bu ortamda Türkiye, Suriye’ye karşı hem diplomatik hem de askeri bir baskı altında olduğunu değerlendiriyordu. Bir askeri harekât ya da Türkiye’nin Suriye topraklarına müdahalesi olasılığı dahi gündeme gelmişti. Özetle, “ilan edilmemiş bir savaş” ya da “savaş eşiği” durumu söz konusuydu.

Suriye ve türkiye, savaş, Org. Atilla Ateş


Müzakereler ve İmzaya Giden Süreç

  • Sürecin önemli dönüm noktası, Abdullah Öcalan’ın Suriye’de bulunmasıydı. Öcalan’ın Suriye’de kalıyor olması Türkiye’nin tepkisini çekmişti.

  • 16 Eylül 1998’de Atilla Ateş, Hatay’a giderek yaptığı açıklamada büyük ordu birliklerinin sınırda hazır olduğunu ima etti ve Suriye’ye yönelen güçlü bir mesaj verdi.

  • Mısır ve kimi Arap ülkeleri arabuluculuk rolü üstlendi. Türkiye-Suriye müzakereleri Ekim 1998’de yoğunlaştı. 

  • En nihayetinde, 19-20 Ekim 1998 tarihleri arasında Adana’da bir görüşme gerçekleşti. Türkiye tarafını Büyükelçi Sıtkı Uğur Ziyal başkanlık eden heyet; Suriye tarafını ise Siyasi Güvenlik Başkanı Adnan Badr El Hassan (Tümgeneral rütbesinde) başkanlık eden heyet temsil ediyordu.

  • Türkiye Dışişleri Bakanı İsmail Cem tarafından yapılan açıklamada, görüşmelerde Türk tarafının Suriye’ye yönelttiği talepler ve Suriye’nin verdiği taahhütler resmî olarak belirtildi.


İmzalanan Mutabakat: İçerik ve Maddeler

20 Ekim 1998 tarihinde imzalanan Adana Mutabakatı’nın içeriği kabaca şu şekilde özetlenebilir:

  1. Suriye, kendi topraklarından kaynaklanan ve Türkiye’nin güvenliği ile istikrarını tehlikeye atan hiçbir faaliyete izin vermeyecektir. Suriye, özellikle PKK’nın silah, lojistik, mali destek, propaganda faaliyetlerine müsaade etmeyecektir.

  2. Suriye, PKK’yı terör örgütü olarak tanıyacak ve topraklarında örgütün ya da uzantılarının tüm faaliyetlerini yasaklayacaktır.

  3. Suriye, PKK’nın topraklarında kamp kurmasına, eğitim ya da himaye amaçlı tesisler oluşturmasına, ticari faaliyetler yürütmesine izin vermeyecektir.

  4. Suriye, PKK üyelerinin ülkesini üçüncü ülkelere geçiş için aracı olarak kullanılmasına izin vermeyecektir

  5. Suriye, PKK liderlerinin Suriye topraklarına girmesini engellemek için gerekli tüm tedbirleri alacaktır ve sınır noktalarındaki yetkililere bu yönde direktif verecektir

Ek olarak; bazı analizlerde bu mutabakatın Türkiye’ye “Suriye topraklarında terör örgütlerine karşı müdahale hakkı” tanıdığı yorumları da yapılmıştır. Örneğin, bir haber kaynağında Türkiye ile Suriye arasında imzalanan mutabakat uyarınca Türkiye’nin Suriye topraklarında PKK’ya karşı operasyon düzenleme hakkı olduğu iddia edilmiştir.


“Savaş İlan Edilecekti” Boyutu

Mutabakat öncesindeki atmosfer incelendiğinde, Türkiye-Suriye ilişkilerinin gerçekten savaşın eşiğine geldiği görülmektedir:

  • Türkiye, Suriye’nin PKK’ya destek vermesi halinde askeri müdahaleye hazır olduğunu kamuoyuna yansıtıyordu. Özellikle Atilla Ateş’in sınıra giderek yaptığı açıklamalar bu baskıyı açıkça ortaya koymuştur. 

  • Akademik bir makalede bu kriz “Ekim 1998 Krizi ya da diğer bir ifadeyle ‘İlan edilmemiş savaş’” başlığıyla tanımlanmıştır. 

  • Bazı kaynaklarda Suriye’nin Türkiye’ye yönelik askeri hazırlıklar görmesi halinde, Türkiye’nin Suriye’ye “savaş ilan edebileceği” ya da “topraklarından operasyon yapabileceği” ifade edilmektedir. Örneğin Aquapedia veritabanında “To avert invasion by Turkey, Syria agreed to ban the PKK …” şeklinde ifade yer almaktadır. 

  • Türk diplomatik belgelerinde ise, Türkiye’nin Suriye’den beklentilerini belirtirken “mevcut gerginlik ilişkilerimizde durumu daha da tırmandırmamak için adımlar atıldı” yönünde ifadeler yer almıştır.

Dolayısıyla, “Bu mutabakat imzalanmasaydı savaş ilan edecektik” ifadesi biraz abartılı olsa da analistler ve diplomatik belgeler açısından 1998 sonbaharında Türkiye’nin sınırdaki durumu savaş tehdidi düzeyinde algıladığı ve Suriye’ye karşı askeri seçenekleri devreye koyabileceğini ima ettiği kabul edilebilir. Bu durum, Türkiye ­Suriye arasında gerçek bir diplomatik kırılma riski taşıyan bir anlaşma sürecini işaret etmektedir.


Mutabakatın Sonrası ve Etkileri

  • Mutabakat imzalandıktan sonra, Suriye 9 Ekim 1998’de Abdullah Öcalan’ı Suriye’den çıkarmak zorunda kalmıştır. 

  • 1999’da Türkiye–Suriye ilişkileri, bu mutabakat sayesinde normalleşme sürecine girmiştir. 

  • Mutabakat, sonrasında Türkiye’nin Suriye içindeki güvenlik kaygılarına karşı diplomatik temelde bir araç olarak anılmıştır. Bazı kaynaklar, bu anlaşmanın Türkiye’nin 2019’da yürüttüğü Suriye kaynaklı askerî harekâtları (örneğin Barış Pınarı Harekatı) meşrulaştırdığı yorumlarını yapmıştır. 

  • Ancak, 2011 sonrasında özellikle Suriye iç savaşı ve Türkiye’nin Suriye politikası değişince, Adana Mutabakatı fiilen askıya alınmış ya da uygulanamaz hâle gelmiş olarak değerlendirilmiştir. 


Kahpe, apo, ankara mütabakatı

Değerlendirme

Adana Mutabakatı, Türkiye-Suriye ilişkileri açısından önemli bir krizden çıkış yolu sunmuş, iki ülke arasında en azından bir süreliğine işbirliği zemini oluşturmaya hizmet etmiştir. Öte yandan, metnin içeriği ve özellikle “Türkiye’nin ulusal güvenlik savunması” bağlamında Suriye topraklarına yönelik olası askeri müdahale hakkı gibi yorumlara açık olması, “savaş eşiği” vurgusunu haklı çıkarır niteliktedir. Mutabakat imzalanmasaydı, Türkiye’nin askeri seçeneğe başvurma ihtimali yüksek görünüyordu diye değerlendirmek mümkündür.

Ancak belirtmek gerekir ki mutabakat bir “savaş ilanı” belgesi değil; diplomatik ve güvenlik işbirliği üzerine bir protokoldür. Yine de Türkiye açısından “kırmızı çizgi” olan PKK’nın Suriye içindeki faaliyetlerinin sona erdirilmesi konusunda bir tür ültimatom niteliği taşıdığı söylenebilir. Bu yönüyle “savaş yerine diplomasiyle çözüm” hattının önemli bir örneğidir.


Haber: Abdurrahman REYHANLI

25 milyon liralık lüks otomobil kopya anahtarla çalındı

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ