Ertesi gün Eyüp Sultan’da Aziz Mahmud Hüdâyî’nin eliyle kılıç kuşanma merasimi yapıldı; genç sultanın sünneti de birkaç gün sonra gerçekleştirildi. İlk yıllarda yönetimde ağırlık, annesi Kösem Sultan ve devlet ricâlindeydi.
Çocuk hükümdardan “şahsi idare”ye
1623–1632 arasında saray ve kapıkulu üzerindeki nüfuzunu artıran Kösem Sultan’ın gölgesinde geçen dönem, taşradaki karışıklıklar ve İran cephesindeki kayıplarla anılır. Genç sultan, 1632’de saray baskınında Sadrazam Hafız Ahmed Paşa’nın öldürülmesi gibi sarsıcı olayların ardından iktidarı bizzat eline aldı; idareyi sert disiplin tedbirleriyle toparladı.
Bu “toparlanma” hamlesinin fikrî arka planında, devlet düzenine dair teşhis ve çareleri içeren Koçi Bey risalesi de yer aldı; ilk nüshanın 1631’de IV. Murad’a sunulduğu kabul edilir.
İç düzen: yasaklar, gece baskınları, idamlar
IV. Murad, tütün ve kahve kullanımını ve meyhaneleri sıkı biçimde yasakladı; “fitne yuvası” gördüğü kahvehane ve meyhaneleri kapattı. Kuralları ihlâl edenler—hatta şüpheliler—dahi ağır şekilde cezalandırıldı. Sultanın zaman zaman tebdil-i kıyafetle sokakları denetlediği, gece sokağa çıkma sınırlamaları uygulattığı aktarılır.
Celâlî artıklarından Abaza isyanına
Taht değişikliklerinin yarattığı otorite boşluğunda Abaza Mehmed Paşa’nın, Genç Osman’ın öldürülmesini gerekçe göstererek başlattığı hareket, 1620’lerin ortasında Anadolu’da ciddi bir tehdit oluşturdu; birkaç yıl süren mücadele ve müzakerelerle bastırıldı.
Doğu seferleri: Revan ve Bağdat
Murad, 1635’te Revan (Erivan) seferinde şehri geçici olarak ele geçirerek itibar kazandı; asıl dönüm noktası ise 1638’de bizzat komuta ettiği seferle Bağdat’ın geri alınması oldu. Bu başarı, Osmanlı–Safevî Savaşı (1623–1639)’na son veren 1639 Kasr-ı Şirin (Zuhab) Antlaşmasının zeminini hazırladı.
Kasr-ı Şirin çoğu zaman bugünkü Türkiye–İran (ve Irak) sınırının ana hatlarına temel oluşturan bir dönüm noktası olarak anılır; ancak akademik literatür, sınırın yüzyıllar süren müzakerelerle olgunlaştığını vurgular. Yani antlaşma nihai bir çizim değil, kalıcı bir çerçeve başlatmıştır.
Erken ölüm ve miras
IV. Murad 8 Şubat 1640’ta 27 yaşında öldüğünde ardında, devlet otoritesini yeniden tesis etmiş, fakat bunu sert (çoğu kez kanlı) yöntemlerle gerçekleştirmiş bir hükümdar portresi bıraktı. Yasak ve idamlarla simgelenen iç düzen politikaları kadar, Bağdat’ın fethi ve sonrasındaki diplomatik denge de saltanatının kalıcı izlerindendir.