Osmanlı İmparatorluğu ile İtalya Krallığı arasında 29 Eylül 1911’de patlak veren Trablusgarp Savaşı, Kuzey Afrika’nın kaderini ve 20. yüzyılın erken jeopolitiğini etkileyen dönüm noktalarından biri oldu. İtalya, sanayi devriminde gecikmiş bir güç olarak sömürge yarışına geç katıldı; Akdeniz’de nüfuz arayışını, Osmanlı egemenliğindeki Trablusgarp (Libya) ve Bingazi (Sirenayka) üzerinden gerçekleştirmeyi hedefledi. 1911 sonbaharında İtalya, “İtalyan tebaasının haklarının korunması” ve “düzeni sağlama” gerekçeleriyle deniz ablukası başlattı ve kısa sürede kıyı şehirlerine çıkarma yaptı.
(16 Mayıs 1912: Rodos'ta Osmanlı garnizonunun İtalyan general Ameglio'ya teslim oluşu)
Arka plan: “Hasta adam”ın Afrika’daki zayıf halkası
-
yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında Osmanlı, donanmasını yenileyememiş, Mısır üzerindeki fiili denetimini kaybetmiş, Cezayir-Tunus hattı ise Fransız kontrolüne geçmişti. Süveyş Kanalı İngilizlerin, Tunus ve Cezayir ise Fransızların elindeydi; bu nedenle İstanbul’dan düzenli birlik gönderilmesi deniz yoluyla neredeyse imkânsızdı. Trablusgarp’taki Osmanlı varlığı çoğunlukla redif ve yerel milislerden oluşuyor, modern silah ve ikmalde ciddi sıkıntı yaşanıyordu.
(İtalya askerleri çıkartma yaparken)
İşgalin ilk safhası: İtalyan donanması ve kıyı çıkarmaları
İtalyan donanması Trablus, Homs, Derne ve Bingazi açıklarında üstünlük kurdu. Kıyı şehirleri topçu ateşiyle baskı altına alınırken, çıkarma birlikleri liman bölgelerini ele geçirdi. Buna karşın iç kesimler, Sahra geçitleri ve vaha hatları sayesinde işgal güçleri için zorlu bir coğrafya oldu. Kısa sürede “kıyı hâkimiyeti – içerde gerilla” dengesi oluştu.
“Gizli” sevkiyat ve gönüllü subaylar: Enver ve Mustafa Kemal sahnede
İstanbul’dan düzenli sevkiyat yapılamayınca, Osmanlı subayları sivil kılığında Mısır üzerinden bölgeye geçerek direnişi örgütledi. Aralarında Enver Bey (Enver Paşa), Mustafa Kemal Bey (Atatürk), Nuri Bey, Fethi (Okyar) gibi isimlerin bulunduğu gönüllü kadro, Senûsî şeyhleri ve yerel aşiretlerle beraber çeşitli müfrezeler kurdu.
(Yerde oturanlar (Sağdan sola): Süvari Yüzbaşısı Reşit Bey, Piyade Mülazımı Murat Bey, Erkan-ı Harbiye Yüzbaşısı Nuri Bey, Derne Kumandanı Erkan-ı Harbiye Binbaşısı Mustafa Kemal Bey, Jandarma Bölük Kumandanı Ali Bey, gönüllü mücahit Meclis-i Ayan katiplerinden Saadettin Bey. Ayakta pantolonlu zevat; Sağ köşedeki Topçu Yüzbaşı Şükrü Bey, sol taraftaki Topçu Mülazımı Sadık Bey (yıl 1912))
-
Derne ve Tobruk çevresinde mevzi savaşları ve baskınlar yaşandı.
-
Osmanlı-yerel kuvvetler iç hat manevraları ve vur-kaç taktiğiyle İtalyanları kıyıdan içeri doğru ilerlemekten alıkoydu.
-
Mustafa Kemal, Derne hattında savunmanın teşkilinde etkili oldu; bölgedeki disiplin ve lojistik ağın kurulmasına katkı verdi.
Bu dönem, genç Osmanlı subaylarının modern muharebe, ikmal, keşif ve yerel güçlerle koordinasyon deneyimi kazandığı bir “saha okulu” niteliği taşıdı.
(italyan zeplinleri bombalarken)
Dünyada bir ilk: Havadan keşif ve bombardıman
Trablusgarp Savaşı, askerî havacılık tarihinin de dönüm noktasıdır. İtalyanlar 1911 sonundan itibaren uçakla keşif yaptı; kısa süre sonra el bombalarının uçaktan atıldığı ilk hava bombardımanı kayıtlara geçti. Bu yenilik, keşif üstünlüğünü İtalyanlara verse de, geniş çöl alanlarında ikmali ve arazi hâkimiyetini tek başına çözmeye yetmedi.
Diplomasi, Ege’ye sıçrama ve Uşi (Lozan) Barışı
Savaş uzadıkça İtalya baskıyı artırmak için Ege’ye yöneldi ve On İki Ada’yı işgal etti. Bu adımlar İstanbul üzerinde diplomatik baskıyı artırdı. Avrupa’da yükselen gerilim ve Osmanlı’nın Balkanlar’da kapıda olan tehditlerle yüzleşmesi, çözüm arayışını hızlandırdı.
18 Ekim 1912’de imzalanan Uşi (Lozan) Antlaşması ile:
-
Osmanlı, Trablusgarp ve Bingazi üzerindeki idarî haklarından feragat etti; bölgedeki askerî varlığını çekti.
-
On İki Ada’nın hukuki statüsü muğlak bırakılırken, fiilî İtalyan işgali sürdü (adaların nihai kaderi II. Dünya Savaşı sonrası şekillendi).
-
Osmanlı, bölgede dinî-manevî nüfuzuna ilişkin sınırlı bazı yetkileri korusa da, Libya üzerindeki egemenliği fiilen sona erdi.
Miras ve etkiler: Balkan Savaşı’nın kapısı, Libya’nın doğuşu
Trablusgarp Savaşı, Avrupa güçlerine Osmanlı’nın zafiyetlerini yeniden hatırlattı ve Balkan Savaşları için psikolojik ve stratejik zemini güçlendirdi. Öte yandan Libya toprakları, İtalyan sömürge idaresinin uzun yıllar süreceği yeni bir döneme girdi. Osmanlı subayları açısından ise savaş, harekât dizaynı, psikolojik harekât, yerel ittifak yönetimi ve modern haberleşme gibi alanlarda kritik tecrübeler kazandırdı; bu birikim, sonraki yıllarda Çanakkale, Kafkasya, Suriye-Filistin cephelerinde karşılığını buldu.
Kısa kronoloji
-
29 Eylül 1911: İtalya, Osmanlı’ya savaş ilan etti; deniz ablukası ve kıyı bombardımanları başladı.
-
Ekim-Kasım 1911: Trablus, Homs, Derne, Bingazi çevresine İtalyan çıkarma birlikleri; Osmanlı yerel direnişi örgütlüyor.
-
1911 sonu – 1912 ilkbaharı: Çöl içlerinde mevzi ve baskın muharebeleri; gönüllü subayların sahadaki etkisi arttı.
-
1912 yazı: İtalya Ege’ye yöneldi, On İki Ada işgal edildi.
-
18 Ekim 1912: Uşi (Lozan) Antlaşması ile savaş sona erdi; Osmanlı Libya’dan çekildi.
Haber: Abdurrahman REYHANLI