Köy Enstitüleri ve Hasan Ali Yücel

Metin MERCİMEK

 

17 Aralık 1897 yılında İstanbul'da dünyaya gelen Hasan Ali Yücel, çok başarılı bir hayatın ardından 26 Şubat 1961 tarihinde aramızdan ayrılmıştır. İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünden mezun olan Hasan Ali Yücel, çok yönlü kişiliğe sahip eğitim, kültür ve siyaset insanıdır. Önce İzmir ve İstanbul'da edebiyat, felsefe ve mantık öğretmenliği, Maarif müfettişliği yaptı. 1933-1935 arasında Millî Eğitim Bakanlığı Orta Eğitim Genel Müdürlüğü yapan Yücel, daha sonra İzmir Milletvekili seçildi. 1938'de ise Millî Eğitim Bakanlığı'na getirildi. Eğitim Şûrası'nı toplayan, üniversitelerin açılmasını sağlayan ve Köy Enstitülerini kurarak Türkiye'nin eğitim hayatına büyük katkılar sağladı.

Peki Köy Enstitüleri nedir ve ne zaman kurulmuştur? Bir göz atalım:

17 Nisan 1940 yılında kurtulan Köy Enstitülerinin 85.'inci kuruluş yıldönümünü kutluyorum. 17 Nisan 1940 yılında kurulan bu model, sadece eğitim değil, ürerim, düşünme ve aydınlanma yolunda büyük bir adım olmuştur. Çocukların kendi köylerine ışık olmasını sağlamış, halkı susturulmuş bir toplumdan ayağa kalkan bir millete dönüştürmüştür.
Şimdi de Köy Enstitülerinin kurucusu olan Hasan Ali Yüceli yakından tanıyalım. Hasan Ali Yücel, başta felsefe ve mantık ilmine çok önem vermiş ve bu konuda çeşitli düz yazıları olmuştur. Özellikle gazete ve dergilerde "Dinle Benden", "Sizin İçin" ve "Dönen Ses" isimli şiirleri de yayınlanmıştır.

image0.jpeg 


Ayrıca Hasan Ali Yücel'in ölüm kavramını felsefi açıdan ele aldığı bir yorumunu görelim: "Korkunun bütün canlı varlıklarda toplanıp düğümlendiği nokta, şuur altına sinen ölmek ihtimalidir. Ölüm, istisnasız, her canlının korkup kaçtığı bir fikir, bir hayal, bir içgüdüdür. Bu da pek tabidir. Çünkü hayat, ölümden kaçan kuvvetlerin devamıdır. Fakat akıl sahipleri için hakikat, hiç böyle olmamak lazım gelir. Şu fani dünyada başımıza gelmesi muhakkak tek olay, ölümdür. Doğduğunu bilmeyen, hatırlamayan insanın bir gün öleceğinde şüphe var mıdır? O halde ölümü tabii almalı ve hayat boyunca ona kendimizi alıştırmalıyız" diye tanımlamıştır.
Diğer taraftan, korkuyu mantık açısından ele alan Yücel, onu şu şekilde dile getirmiştir: "Korku, hesaba sığdırılmamış dileklerden, kudretle nispeti düşünülmemiş hırslardan doğar. Ha daha servet, ha daha büyük kudret, ha daha çılgın sefahat! Derken henüz elde edilmeyene erişmenin sabırsızlığı veya elde edilmişlerin bir anda kaybolması kaygısı, insanı, çıldırtan korkular içerisine atar. Ne servette ne kudrette ne sefahatte miktar mühim değildir." diye ifade eder.
Hasan Ali Yücel'in bir de "Hürriyet" üzerine yapmış olduğu yoruma bir göz atalım: "Bir yürekteki korku hakimdir, o, korku doğuran bağlarla sımsıkı bağlanmış demektir. Böyle bir insanda hürriyet olabilir mi? Bu hal, fertler için böyle olduğu gibi, cemiyetler için de böyledir. 1908'de bizde 'Hürriyet' ilan edilmişti. Muayyen günlerin halkı coşturan sevinci geçtikten sonra isyanlar, muharebeler, partiler, mücadeleler birbirini kovaladı ve gönüllerde hâkim his, korku oldu. O devrin iktidarına kapılanamamış vatandaşlar için ilan edilen şeyin hürriyet olmayıp sıkı yönetimli bir istibdat olduğu kanaati kafalara yerleşti. Korkutan rejimlerde hürriyet aramamalı. Bütün toptancı sistemler ve idareler, hürriyetsizdir. Hürriyet, korkutmaz, sevindirir; zorlamaz, inandırır. Onun için hürriyet, daima güzel bir kadın şeklinde temsil edilmiştir; eli bıçaklı, beli altı patlarla bir eşkıya suretinde değil..." diye ne güzel yorumlamıştır.
Görüldüğü üzere Hasan Ali Yücel, sadece felsefe, mantık, edebiyat, şiir, fıkra, makale ve inceleme üzerine değil, eğitim ve kültürel faaliyetlere önem veren çok yönlü bir insandır. Yapmış olduğu birçok hizmetlerinden dolayı onu rahmetle anıyor ve "İz Bırakan Büyük İnsanların" bir başka güzelliğinde yeniden buluşalım diyorum.