Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Şule Selman, Türkiye'deki sezaryen doğum oranının yüksek olmasının sebeplerini ve normal doğuma teşvik için neler yapılması gerektiğini AA Analiz için kaleme aldı.
***
Son yıllarda dünya genelinde sezaryen operasyonlarında önemli artış olduğu gözlemleniyor. Türkiye de dünyada en çok sezaryen ameliyatının yapıldığı ülkeler arasında ön sıralarda yer alıyor. Sağlık Bakanlığının 30 Eylül 2024'te yayınladığı haber bülteninde son yılın verilerine göre, Türkiye'de doğumların yüzde 61,5'inin sezaryenle gerçekleştiği belirtiliyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ise bu oranın her ülke için yüzde 15'ten fazla olmaması gerektiği görüşünü savunuyor.
DSÖ, sezaryen oranının bu sınırları aştığı durumlarda, anne ve yeni doğan ölüm oranlarında bir iyileşme olmadığına dikkati çekiyor. Aksine gereksiz sezaryenlerin hem kısa hem de uzun vadede anne ve bebek sağlığı üzerinde birçok olumsuz etkisi bulunuyor. DSÖ tarafından 2015'te yayınlanan bir raporda sezaryenin yalnızca tıbbi olarak gerekli olduğunda yapılması gerektiği belirtiliyor.
Türkiye'de ise Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) sezaryen oranlarını düşürmek için aldığı önlemlere rağmen sezaryen oranlarında artış eğiliminin devam ettiği görülüyor. Sezaryen oranlarının yüksek olmasının başlıca sebepleri bulunuyor.
Sağlık sisteminin etkisi
Sezaryen oranlarını düşürmek için sağlık eğitiminden başlayarak, sağlık sisteminin normal doğumu destekleyecek şekilde tesis edilmesi gerekiyor. DSÖ, yüksek sezaryen oranlarının sağlık sektörü politikalarından, kültürel normlardan ve düşük kaliteli doğum bakımından kaynaklandığını açıkça belirtiyor.
Yüksek kaliteli doğum bakımı için doğuma hazırlık eğitimlerinin yaygınlaştırılması, ebe-hekim ekip çalışması, doğumda refakatçi desteğinin sağlanması, doğum ortamlarının tasarımının doğum fizyolojisini destekleyecek şekilde düzenlenmesi gerekiyor.
Doğum bakımında kaliteyi yükselten diğer faktör, rutin tıbbi müdahalelerden kaçınılmasıdır. Ancak tıbbi gereklilik doğduğunda kanıta dayalı tıbbi müdahale uygulanmasına geçilmelidir. Doğumhanelerde annelerin hareket serbestisi sağlanmalı ve doğum eylemi boyunca aktif doğum pozisyonlarını destekleyecek bakıma ve araçlara ulaşabilmelerinin altyapısı oluşturulmalıdır.
Hukuki baskılar
Türkiye'de sağlık çalışanları üzerinde özellikle normal doğumdan uzaklaşmalarına neden olabilecek çeşitli hukuki ve sağlık sisteminden kaynaklanan baskılar bulunuyor. Bu baskıların başında, doğum esnasında oluşabilecek komplikasyonlar ve sonrasında sağlık çalışanlarına karşı açılabilecek davalar yer alıyor.
Sezaryen doğum, daha kontrollü ve hukuki açıdan güvenli seçenek olarak görüldüğü için birçok doktor bu riski minimize etmek adına sezaryen tercihini artırıyor. Gereksiz yere yapılan sezaryen doğumların temel nedenlerinden biri de bu hukuki sorumluluk korkusu olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye'de devlet hastanelerinde, performans sistemine geçişin de sezaryen oranlarının artışında önemli rolü olduğu görülüyor.
Doğum korkusu
Sezaryen oranlarının yükselmesinde rol oynayan önemli faktörlerden biri de doğum korkusudur. Kadınlar doğumun fiziksel ve duygusal olarak zorlu bir süreç olacağını düşündüğünde, sezaryen doğum daha kontrollü ve güvenli seçenek gibi görünebilir. Türkiye'de yapılan araştırmalar, kadınların önemli kısmının normal doğuma karşı duyduğu korku nedeniyle sezaryen doğumu tercih ettiğini gösteriyor.
Bu korkunun arkasındaki bir diğer neden ise doğum sırasında yeterli destek alamama endişesi olarak görülüyor. Doğum esnasında yalnız kalmak ya da sağlık çalışanlarından yeterli ve kaliteli hizmet alamamak, kadınların kendilerini güvende hissetmemesine ve sezaryen gibi daha öngörülebilir bir süreci tercih etmelerine neden olmaktadır.
Araştırmalar, doğum sırasında sürekli birebir destek alan kadınların sezaryen oranlarının düştüğünü ve daha olumlu doğum deneyimleri yaşadığını ortaya koyuyor. Özellikle Türkiye'de sağlık sisteminde doğum bakımı ve annelere sağlanan duygusal desteğin yetersiz kalması, bu korkuların sezaryene yönelmede belirleyici olmasını sağlamaktadır.
Tekrarlayan sezaryenler
Türkiye'de sezaryen doğum oranı, "bir kez sezaryen, hep sezaryen" anlayışını destekleyen bir sistemin etkisiyle daha da artmaktadır. Sezaryen sonrası vajinal doğum (SSVD) teşvik edilmediği ve bunun güvenli bir alternatif olarak sunulmadığı birçok durumda, kadınlar sonraki doğumlarında da sezaryene yönlendirilmektedir.
Sistemin SSVD'yi destekleyecek altyapıya sahip olmaması, SSVD tecrübesi olan hekimlerin arkasında yeterli hukuki ve sağlık sistemi desteğinin halihazırda ülkemizde bulunmaması, vajinal doğum oranlarının düşmesine ve tekrarlayan sezaryen oranlarının yüksek olmasına yol açmaktadır.
SSVD, dünya genelinde sezaryen oranlarının azaltılması için önerilen bir seçenek olarak öne çıkıyor. Türkiye'de de Sağlık Bakanlığınca SSVD'nin yaygın olarak uygulanabilmesi için daha fazla destekleyici programın ve rehberin oluşturulması gerekmektedir. Sezaryen sonrası vajinal doğumların teşvik edilmesi, yalnızca doğum bakım kalitesini artırmakla kalmayıp, aynı zamanda sezaryene bağlı komplikasyonların da önüne geçebilecek çözüm imkanı sağlamaktadır.
Doğum sürecinin kanıta dayalı rehberler ve protokollerle yönetilmesi, doğumhanelerde ebe sayısının yeterli sayıya ulaştırılması, gebelerin tercih ettikleri refakatçilerinin yanlarında olması, doğum ortamlarının doğumun fizyolojisini aktive edecek şekilde tasarlanması ve SSVD'nin teşvik edilmesi gibi durumların sezaryen oranlarını düşürdüğü görülüyor. Bu durumların gözetildiği ülkelerdeki sezaryen oranlarının makul oranlarda tutulduğu gözlemleniyor. Aynı zamanda bu ülkelerdeki anne bebek ölüm hızının da dünyada en az seviyelerde seyrettiği biliniyor.
Normal doğumlardaki komplikasyonlar konusunda ebe ve hekimlerin üzerindeki malpraktis ve performans baskısının kaldırılması da normal doğum oranlarının artmasına imkan sağlayacak çözüm yollarından biridir. Doğum profesyonellerinin lisans veya uzmanlık yıllarında eğitimlerine prenatal ve perinatal psikoloji konularının eklenmesi de doğumların biyopsikososyal bakış açısıyla bütüncül yaklaşımla takibine katkı sağlayacaktır. Böylece hem sezaryen oranlarının düşürülmesi mümkün olacak hem de doğum süreci daha güvenli hale gelebilecektir.
[Dr. Şule Selman, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanıdır.] AA