Üstelik bu sahte diplomaların önemli bir kısmı, depremde hayatını kaybeden insanların diplomalarına “çökülerek” elde edilmiş.
Olay, sadece birkaç kişinin yasa dışı belge teminiyle sınırlı değil; iddialara göre bu sahte diplomaların önemli bir kısmı avukatlık, akademisyenlik ve sağlık sektöründe kullanılmış durumda. Yani sadece kâğıt üzerinde bir sahtekârlık değil, insan hayatına ve adalet sistemine doğrudan zarar veren bir suç zinciri söz konusu.
“Ölüye saygıları yok” – Vicdansızlığın en ağır hali
Uzmanlara göre bu, sadece bir sahtecilik vakası değil, “ölüye saygısızlık” anlamına gelen en ağır toplumsal ahlaksızlıklardan biri. Hayatını kaybetmiş birinin eğitim geçmişine el koymak, sadece hukuki değil, ahlaki olarak da en büyük suçlardan biri.
Bu canilerin mantığı basit: Hayatta olmayan biri kendini savunamaz, itiraz edemez. Bu yüzden deprem gibi kitlesel afetlerde ölen insanların kimlik bilgileri hedef alınıyor. Bilgiler ya içeriden sızdırılıyor ya da güvenlik açıklarından faydalanılarak sisteme giriliyor. Daha sonra diploma kayıtları değiştiriliyor ve bambaşka kişilere “mezun” olarak yazılıyor.
Hükümete sert eleştiri: “Bunu siz engellemeyeceksiniz de kim engelleyecek?”
Bu ölçekte bir skandalın ortaya çıkması, devletin veri güvenliği ve diploma denetim mekanizmalarının ne kadar zayıf olduğunu gösteriyor. Hükümetin, milyonlarca vatandaşın en mahrem bilgilerini korumakla yükümlü olduğu unutulmamalı.
Bu olay, “küçük bir güvenlik açığı” diye geçiştirilemez. Eğer siz bu kadar büyük bir sızıntıyı engellemeyecekseniz, bu ülkeyi kim güvenli tutacak? Vatandaşın devlete olan güveni böyle mi sağlanacak?
Sahte diploma sadece kâğıt değil, hayat demek
Bu olay sadece bir belge sahteciliği değil; toplumun en temel güven duygusunu yok eden bir suç. Çünkü bu diplomanın sahibi bir doktor olabilir, bir avukat olabilir, bir hakim olabilir. Bu kişiler, yetkinlikleri olmadığı halde meslek icra edebilir ve sonuçları telafi edilemez olabilir.
Bir hikâye: Sahte diplomanın karanlık yüzü
Canınızdan bir parça olan kızınız, trafik kazası geçiriyor. Ağır kanaması var. Korku içinde, titreyerek, bir umutla en yakın hastaneye koşuyorsunuz. Tüm dualarınızı ediyorsunuz, yeter ki yetişsinler diye. Ama doktor olduğunu sandığınız kişi, aslında tıp fakültesi yüzü görmemiş, sahte diploma ile orada bulunan biri. Ve kızınız, basit bir tıbbi müdahale ile kurtulabilecekken, o kişinin yetersizliği yüzünden ölüyor.
Bu, sadece bir kâğıt parçası değil; bir insanın yaşamı demek.
Avukatlar, akademisyenler ve daha fazlası
İddialara göre bu sahte diplomaların hatırı sayılır bir kısmı, avukatlık ruhsatı almak için kullanılmış. Yani adalet dağıtması gereken kişiler, hukuka aykırı yollardan unvan kazanmış. Bazıları akademik kadrolara yerleşmiş, bazıları ise sağlık sektöründe görev almış. Böylece sahte bir diploma, yargıdan sağlığa kadar tüm sistemi zehirlemiş.
Büyük bir skandal, küçük gösterilemez
Bu olay, “birkaç kötü niyetli kişinin işi” diye geçiştirilemez. 4000 kişi, organize bir yapı, kamu kurumlarındaki zaaflar, yetersiz denetim…
Bu tablo, Türkiye’nin güvenlik ve denetim sistemlerinde derin bir çürümenin işareti. Ve bu durum, sahte diplomaların gelecekte çok daha büyük felaketlere yol açabileceğinin sinyalini veriyor.
Haber: Abdurrahman REYHANLI ''E'' Kilis Kent Haber Kilis Haberleri
Ev adresiniz, telefon numaranız ve daha fazlası Çalınmış olabilir! (detaylı bilgiler için tıklayın)