Kime İnanalım?

M. Yahya EFE

 
Sevgili okurlarım, günümüzde herkesin bir derdi var... Eğitim, işsizlik geçim derdi ve refah paylaşımındaki adaletsizlik… 

Türkiye'nin başlıca temel sorunları bunlar değil mi? Bunlar... Bunlardan dolayı da, vatandaş isyankâr oldu!
Hayatından memnun olan birey isyankâr olur mu? Siz toplumun sorunları olan işsizlik, adaletsizlik, eğitim, sağlık, fakirlik vs. sorunlarını çözmezseniz sosyal denge bozulur, vatandaş isyankâr olur. Ama kimsenin umurunda değil.
Güneydoğu Anadolu bölgesinde de bu böyledir. İstanbul’un varoşlarında da bu böyledir. Orta Anadolu'nun o garip pek dikkate alınmayan köylerinde de bu böyledir. Kimsenin umurunda değil.
İşsizlik ölümcül bir karabasan gibi her yeri kaplamış, üniversite mezunu binlerce gencimiz işsiz dolaşıyor, Ülkemizde bir milyon öğretmen atama bekliyor.... Kimsenin umurunda değil.
Şehitlerimizin, her gün al bayraklara sarılı getirildiği bir ortamda, Türkiye her gün nelerle çalkalanıyor, Kimin elinin kimin cebinde olduğu meçhul,
Kim doğruyu söylüyor, kime inanalım?
Ülkede gerçekten zorluklar tuhaflıklar içerisindeyiz. Sapla saman birbirine karışmış
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri pek çok meseleyi çeşitli cepheleriyle ve farklı açılardan konuşabilmek adeta imkânsız oldu.
Aynı ülkede yaşıyor olsak da, işin içine siyaset girdi mi hemen her konuda ortalık hep toz-duman oluyor. Liderler; “dediğim dedik, çaldığım düdük” diyor.   

Kimsenin umurunda değil.
Ülkede bu sorunlar varken ve bu sorunlar var olduğu sürece, Türkiye üzerinde siyasi baskıları ve diğer alanlardaki baskıları rahatlıkla uygulama şansına sahip belli çevreler var. Kimsenin umurunda değil…
Türk olmanın gururu ile yaşayan ülkemin güzel insanları, neden kimse kimseyi anlamıyor?
Neden birileri bizleri aptal gibi kullanmak istiyor. Çok üzücü… Demek ki biz bu ülkede olan, olacak ve geleceğe razıyız.
 Siyasetçilere suç bulmuyorum; Bizler makbul olanın bu olduğuna inandıktan sonra… Rengi ne olursa olsun yalan söylemeden konuşmak günümüz dünyasında zor zanaat…
Yapılan istatistiklerde hiçbir hesap diğerine uymuyor. Farklı görüşlere sahip kurumların yaptırdığı bir istatistik diğeriyle çakışmıyor.
Zaten en iyi yalan da istatistiksel olandır. Örneğin eğitimle ilgili rakamlar söz konusu olduğunda, yine aynı şablon söz konusudur. Eğer rakamları veren, yorumlayan hükümetse ortalık tozpembe… Muhalefet yanlısı bir grup ya da ana muhalefet partisi için de, aynı rakamlar hep kapkaradır. Kim doğru söylüyor? Kime inanalım?
Yalan söylemek denince akla direkt olarak doğruları çarpıtmak gelmesin. Nitekim karşınızdakinin kalbini kırmamak için de bazen doğru konuşmayabiliyoruz…

Öyle ya da böyle, "doğru konuşmak" erdem ve cesaret gerektiren bir davranıştır…
Herkesin bir derdi var ve kimse kimsenin umurunda değil. Kim doğru söylüyor, kime inanalım?