KİLİS ZEYTİNYAĞI FESTİVALİ KUTLANSIN İSTİYORUZ

KİLİS ZEYTİNYAĞI FESTİVALİ KUTLANSIN İSTİYORUZ

KİLİS ZEYTİNYAĞI FESTİVALİ KUTLANSIN İSTİYORUZ (ESKİ YILLARDA KİLİS’TE ZEYTİN DERME ŞÖLENİ)

KİLİS ZEYTİNYAĞI FESTİVALİ KUTLANSIN İSTİYORUZ
                          (ESKİ YILLARDA KİLİS’TE ZEYTİN DERME ŞÖLENİ)

kilis

       Metin Mercimek

        Nasıl ki, insanların bilgesi varsa, ağaçlarında bilgesi de zeytin ağacıdır. Zeytin tarihte kralların esası, din adamlarının kutsal yağı, barışın ve onurun da simgesi olmuştur. İlk Grek ve Roma yazıtlarında, zeytinin, barışın ve birlikteliğin ebedi simgesi olduğuna değinilmiştir. Ayrıca Kuran-ı Kerim ve İncil’deki sayısız bölümlerde zeytine çok yer verilmiştir. Bazı mitolojilerde zeytinin, yaraları iyileştiren ve hayat kaynağı olduğu belirtilmekte. Hatta bazı ilim adamları, Kilis insanının zeki, atılgan, cesur, mantıklı hareket etmesinin nedenini, sofrasından hiç eksik etmediği Kilis Zeytinyağı’na bağlamaktadır.

           Kilis Vakfı Yönetim Kurulu Üyeleri olarak Kilis’in eski yıllarında zeytin derme işlemiyle ilgili olarak bir araştırma yaptık. O yıllarda zeytinciliğin ekonomik yaşamın temel taşlarından biri olduğunu ve zeytinciliğin en önem taşıyan yönlerinden biri de “Zeytin Derme” işlemi olduğunu gördük. Kilis’te zeytin derme, başlı başına bir çaba gerektiren hayli zor bir iştir. Çünkü bu işlemi yapacak olanlar, sabahın erken zamanında  ya binek hayvanlarıyla ya da at arabalarıyla yola çıkar ve güneş doğumunda zeytin bahçelerine varmış olurlar. Küçük bir kahvaltıdan sonra, hemen ağaçların altına ‘şal’ denilen büyük bezleri açarak çalışmaya başlarlar.

          Zeytin derme işlemine başlamadan önce, iş paylaşımı yapılır. İki kişi uzun sırıklarla zeytin tanelerini silkmeye başlar. Diğer iki kişi de zeytin sopalarıyla ağaç üzerine çıkarak sırıkların ulaşamadığı dallardaki taneleri silkeler. Ayrıca şal üzerine yaprağı ile dökülen zeytin taneleri, ‘allefçi’ denilen kişi tarafından ayıklama işlemi ile hazırlanır. Bu işlem geniş kalbur içinde havaya atılmak suretiyle yapılır. Yani hava yardımıyla ya da allefcinin üfleme gücüyle, yapraklar bir tarafa savrulur, zeytin taneleri ise kalburda kalır. Bir de şalların dışında toprağa dökülen zeytin taneleri vardır. Bunlar da taş ve toprakla karışmış halde bulunur. Taşı ve toprağı ile süpürülen bu çakıllı taneler, çuvallara konulur ve bir çeşme başında suyun altında süzgeçle ayırım işlemine tabi tutulurdu.

         Görüldüğü üzere Kilis insanı, zorluklar içinde geçen bu çalışmaları, hafifletmek ve çalışanlara moral vermek için, zeytin derme alanını bir şölene çevirerek coşkulu bir havaya dönüştürmüş. Özellikle bazı seyyar kahveciler, çalgıcılar, meyan kökü şerbeti satan esnaflar ve davul zurnacılar, zeytin derme alanına gelerek hem çalışanlara şevk vermişler hem de ortama bir renk katmışlardır.

         Çocukluk günlerimizde hatırladığımız kadarıyla, zeytin derme işlemi çok sesli bir orkestra alanına dönüşürdü. Bir elinde, kömür ateşi ile pişen kahve termosu, diğer elinde fincanları birbirine vurarak gelen seyyar kahveci, çalışanlara kahve ikram eder. Kahve ikramı bir mola niteliğindedir. Kahve içildikten sonra, davul zurnanın sesi uzaktan duyulduğunda, sırıkçı ile sopacılarda daha bir hareket görülür ve bu seslerle coşmaya başlarlar.

         Sıra çalgıcılara gelir. Çalgıcılar ellerinde keman, darbuka ve cümbüş eşliğinde selam verdikten sonra, kırmızı toprak üzerine oturarak hemen fasıl yapmaya başlarlar. Önce bir oyun havası girişimini takiben Kilis’in ölümsüz Barak Havası Topal Abdo’yu (Oğlum Muhammedim)’i söylerler. Ardından yine iki Kilis türküsü olan “Zeytin Yaprağı Yeşil- Altında Kahve Pişir” ve  Kilis’in çok sevilen “Zello” türküsüne geçerler. Nasıl ki, davul zurna eşliğinde sırıkçılar ve sopacılar seslerini çıkarıyorsa, allefçi çalışanımızda, bu türküleri duyunca kalburla savurma işlemini daha coşkulu bir şekilde havaya atarak yapardı. Allefci’nin bu hareketini gören kurnaz çalgıcılar, hemen Kilis’in çok sevilen “Leblebiyi Kavururlar- Dumanını  Savurular” türküsüne geçerek, allefcinin kalbur marifetini daha ritmik bir şekilde çalışmasını sağlarlardı.

            Seyyar kahveci ve coşku yaratan çalgıcılardan sonra, zeytin derme şölenini, davul ve zurnacılar ve de meyan kökü şerbetçiler takip eder. Davul zurnacılar fasıllarını bitirdikten sonra, omuzunda sarı renkte şerbet tulumu, elinde yine sarı renkte şerbet tasını birbirine vurarak gelen şerbetçiler, zeytin derme alanına girer girmez çalışanlara meyan kökü şerbeti ikramda bulunurlar. İkram edilen şerbet, tüm çalışanlara ayrı bir şevk ve moral verir. Böylece çalışma ortamının daha samimi ve daha yararlı geçmesi sağlar.

            Diğer taraftan, Zembilciler Çarşısı’nda hasırdan zembil ören körler de bu şölene ilahiler okuyarak katılırlardı. Hasırdan ördükleri askılı zembilleri, boyunlarına asarak tüm zeytin derme alanlarını dolaşırlardı. Çocukları tarafından gezdirilen bu gönül gözleri, kendilerine özgü ilahilerle çalışanlara bir huzur verirlerdi.

            Tüm bu seyyar satıcılar ve çalgıcılar, yaptıkları hizmetin karşılığında para almazlar, sadece zeytin kabul ederler. Çalışarak hizmet veren işçiler de aynı şekilde para almayıp, zeytin isterler. Akşam iş bitiminde, bir günlük çalışma karşılığını gösteren ve ‘uruplağı’ denilen zeytin kapları yevmiye yerine geçerdi. Çalışanın gücüne ve tecrübesine göre bu ‘uruplağı’ ile bir ya da iki ölçü bazında iyice doldurularak verilirdi.

            Görüldüğü üzere Kilis insanımız, zeytin derme işlemini zor koşullar içinde çalışarak günümüze kadar sürdürmüştür. Bu değerli ürünümüzü dünyaya tanıtmak üzere, başta Kilis Valimiz Sayın Tahir Şahin, Kilis Milletvekilimiz Sayın Ahmet Salih Dal, Kilis Milletvekilimiz Sayın Mustafa Demir, Kilis Belediye Başkanımız Sayın Hakan Bilecen ve ilgili kurumlardan, bir an önce Kilis Zeytinyağı Festivali kutlanmasını, Başkanımız Yaşar Aktürk ve Yönetim Kurulu Üyeleri olarak istiyoruz ve sabırsızlıkla bekliyoruz.

                                  İSTANBUL KİLİS VAKFI YÖNETİM KURULU
                                                             ÜYELERİ

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ