<div>TURİNG’TE MEYDAN FASLI</div> <div> </div> <div>Siz hiç "meydan faslı" izlediniz mi? Hem de "nihavent" olacak! Ben izledim, eskimez musiki ile çağdaş musikimizi örtüştürmeye çalıştım ve üstelik bunu TURİNG'de yaşadım. TURİNG bunu hep yapıyor, iyi ki var. Daha önce de " nihavent ince saz faslını" izlemiştik. Heyecanı hala yüreğimde. Musiki bir değil, bin farklı insan yüreğinde, örtülü aşk dağarcığında.</div> <div>“Meydan Faslı nedir?” diye sorduğunuzu hissediyorum. Meydan Faslı Osmanlılar döneminde açık alanlarda, saray düğünlerinde ve şenliklerde icra ediliyor. Kalabalık bir ses ve saz sanatçıları kadrosundan meydana gelen "küme faslı" diye de biliniyor. Fasıl sonunda peşrev çalınıyor, taksim, kar, longa, ağır semai ve yürük semailer söyleniyor.</div> <div>Çekim de yapılan konserde TURİNG Başkanı Dr. Bülent Katkak Afrika'dan döner dönmez ayağının tozuyla geldi ve ikaz etti; “Eğer beğendinizse mırıldanarak söylemek yok ve alkışlar sadece faslın başında ve bittiğinde yapılacaktır.” Aynen de uygulandı.</div> <div> </div> <div>SEVGİSİZ HİÇ BİR ŞEY YOKTUR</div> <div>Programdaki beste ve güfte geçişleri birbiri ardından yapılıyor ve siz ancak hissedebiliyorsunuz. Ne mutluluk, ne keyif ki sormayın gitsin. Türk musikisi böyle bir şey işte. Türk Musikisinde önce aşk, sevda, duygu, sevgi, muhabbet, merhamet, şefkat, iyilik, güzellik vardır, sonra hasret, hüzün, ayrılık, özlem, feryat doludur beste ve güfteler. Ama hepsinde mutlaka ve mutlaka sonsuz bir aşk vardır. Sevgisiz hiçbir şey yoktur. TURİNG'te izlediğim iki solist konserinden veya tek sanatçıdan yahut "nağmekar", "meşk vakti", Seyrantepe'de Yaz Akşamları ya da Müzikli Maarif Takvimi hepsi birbirinden al benisi fazla olan, eğitici, öğretici, etkileyici, yansıtıcı muhteşem programlar idi.</div> <div>TURİNG'teki Meydan Faslı'nın sanat yönetmeni Ferruh Yarkın (1964- İstanbul) tanbur sanatçısı ve bestekar Kamuran Yarkın'ın oğlu, TRT Ses Sanatçısı Çiğdem Yarkın'ın eşi ve Kamuran Deniz'in babası. Maile sanatçı bir aile Yarkın Ailesi.</div> <div>Meydan Faslı'nı anlatacağım ama, önce bir sanat yönetmeni Ferruh Yarkın'dan bahsedeyim. Üç albümü var; Ten ve Ten Ten ile Kervansaray. Fahir Atakoğlu ile birlikte Cumhuriyetin 75. Yılı Konserlerinde, Ağır Roman adlı oyunun müziklerinde çalıştı. Birlikte Yaşayalım projesiyle Rum, Ermeni, Yahudi ve Türk Kültüründen dini ve dindaşı bir repertuarla yurtdışında konserler verdi. Anadolu Ateşi'nin ritm kompozisyonlarını hazırladı. Hürrem Sultan gösterisinin yöresel müziklerini yaptı. Halen Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğunda sanat yönetmeni olarak çalışıyor.</div> <div> </div> <div>“SAĞDA MERCEDES/ İÇİNDE HAMİYET YÜCESES”</div> <div>Programı elime alır almaz baktım şöyle bir; hangi parçaları hatırlıyor, biliyor ve söylüyorum. Tabii ki en başta bir dönem ortadoğuda bütün radyo ve televizyonlarının programına aldığı, Hacı Arif Bey'in Mehmet Sait Bey'den bestelediği ve hala repertuarlarda yer alan şarkısı;</div> <div>"Bakmıyor çeşm-i siyah feryada/ Yetiş ey gamze yetiş imdade/ Gelmiyor hançer-i ebru dade/ Yetiş ey gamze yetiş imdade" ve sonra şarkının gazelini ise yeni ve genç bir sanatçı seslendirdi "Gel ne korkarsın ecel, sima-yı derdimden benim/ Kurtar Allah aşkına dünyayı derdimden benim ah yar ey" dedi ama alkışlamamak için herkes kendini zor tuttu.</div> <div>Bunun bir hatırası da var bende. Tercüman'da çalıştığım yıllardı. Cağaloğlu'nda Nuruosmaniye'nin paralelindeki Vezir Han'ın karşısındaki bina Tercüman'a aitti. Patron Kemal Ilıcak her gün mercedes arabasıyla gelir, alayişle-numayişle karşılanır ve gazeteye girer. Sadece o mu? Merhum Mağazin Muhabiri Duayen Şemsi Sılkım'ın genç veya değil lüks arabalarla gelen sanatçı dostları da gazeteden eksik olmazdı. En güzel tekerleme de Sanatçı Hamiyet Hanım için yapılırdı.</div> <div>Şöyle ki "Sol serbest/ Sağda Mersedes/ İçinde Hamiyet Yüceses".</div> <div>Evet benim yaş grubum hatırlar; 1960 ve 70'li yıllarda Tercüman radyo, kitap dağıtır, otomobil satar (Ter-Oto) ve Harbiye Spor Sergi Sarayı'nda konser düzenlerdi. Kupon biriktiren ünlü sanatçıların konserlerini izleyebilirdi. Konser günü önce Alaattin Şensoy kanatlı chevrolet arabıyla Spor Sergi Sarayı'na gelir, ardından Hamiyet Yüceses mercedesten inerdi. Tezahüratlar çığlık çığlığa.</div> <div>Hiç unutmuyorum bir zamanlar İnsan Mühendisi Fethi Gemuhluoğlu'nun müdürlük yaptığı Spor Sergi Sarayı istiap hakkından fazlasıyla dolardı. Bir dönem Necip Fazıl'ın da konferans verdiği bu sarayda Hamiyet Yüceses "Bakmıyor çeşm-i siyah feryade"ye başlayınca kızılca kıyamet bir alkış başlardı. Çünkü Hamiyet Hanım mikrofonu bırakarak koca Spor Sergi Sarayı'nı öyle bir çınlatıyordu ki, alkıştan ve gürültüden çatı başımıza çökecek sananların sayısı bir hayli idi. Hamiyet Hanım'da Allah'ın herkese nasip etmediği müthiş bir gırtlak vardı. Sanatçı sanatını böyle icra ediyordu. Fasıldaki genç sanatçı okuduğu gazelle bana anılarımı tazeletti.</div> <div> </div> <div>KLASİKLER REPERTUVARINDA BİR HACI ARİF BEY</div> <div>Nihayent Meydan Faslı Osman Bey'in peşreviyle başladı. Fuzuli'nin "Nalendendir ney gibi avize-i aşkım bülent/ Kıl medet ey baht yoksa kam-ı dil(dilek, murat) mümkün değil" ile gonk ikinci defa vurdu.</div> <div>Fasılda ses ve ses sanatçıları sanki şarkıyı yaşıyorlarmış gibi duyguluydular. Fasılda bunu ilk defa yaşadım. Ferruh Yarkın ritm(tef) ile hem sanatçıları ve hem izleyicileri öyle bir kontrol ediyordu ki homojenlik hiç bozulmadı. Fasıl, Hacı Arif Bey ağırlıklıydı. İlk parçalardaki eskimez Türkçemizi genç sanatçılar öyle bir vurguluyorlardı ki dinleyenlerin itirafını duydum "Eskimez Türkçe Osmanlıcayı öğrenmemiz gerekecek"</div> <div>Meydan Faslı’nda Udi Afet Mısırlıyan "Suzan(yakıcı) olana çare ne imdat edecek yok" derken, Mehmet Sadi Bey dizelerinde "Aşk ateşi sinemde yine şule-i feşandır/ Biçare gönül dert ile bitab'ü revandır" diye serzenişte bulunuyordu.</div> <div>Yücel Çakmaklı rahmetlinin filme çektiği ve baş rolünü Ahmet Özhan'ın oynadığı Hacı Arif Bey'in bestesinde Mehmet Sadi Bey'in "Uyur daim, uyanmazdı benim baht-ı siyahkarım/ Arar bulmazdı asla hab-ı rahat çeşm-i bidarım"ı genç sanatçılar seslendirirken viyolonsel Şenol Arkun ve Kemani Hasan Dağ ve ritm ile Ferruh Yarkın öyle bir iştirak etti ki duygusallık ve romantiklik ikiye katlandı.</div> <div> </div> <div>AŞK OLMAZSA OLMUYOR İŞTE</div> <div>Programın son eserleri Melahat Akan'ın dizelerinden Nuri Halil Poyraz bestesi "Bir neşe umdu gönül serapa keder oldum", Mesut Kaçaralp'in güftesinden Şerif İçli'nin "Gece sahilden açıp sandalı enginlere biz" keşke bir kere daha, bir kere daha tekrar edilseydi, söylenebilseydi.</div> <div>Ritm bütün hünerini sanki Badi Nedim Bey'in bestesi ve Zeki Duygulu'nun güftesi "Ayrıldı gönül şimdi yine bir tek eşinden"e saklamıştı. Vecdi Seyhun'un bestesi ve Hüseyin Aydın Kara'nın dizeleri, hemen hemen her konserin repertuarında olan eser "Hatırlar mısın beni bir zamanlar/ Ne kadar severdim seni ne kadar" yüreklerde coşkunun zirveye vurduğu bir zaman dilimi oldu.</div> <div>Siz hiç yalnızken nihavent longa dinlediniz mi? Bilmiyorum ama tavsiyeye değer; Fasıl sonu icra edilen İsmail Hakkı Bey'in longası doğrusu defalarca dinlenebilecek etkideydi.</div> <div>İyi TURİNG var, iyi ki İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu var. Yoksa halimiz duman, yüreğimiz yorgun, aşkımız ve sevgimiz karşılıksız kalacaktı.</div>