Eşine Rastlanmayan Cömert İnsan "Berber Yaşar”

Metin MERCİMEK

Çevremize hayat veren, yaşamın ta kendisi olan vermek kavramına bir göz attığımız zaman, bu etkenin diğer bir kolunun da cömertlik olduğunu görürüz. Çünkü cömert kişi, hiçbir karşılık beklemeden, tereddüt etmeden sahip olduğunu verir, paylaşır. Ayrıca vermek, kişiliğimizi yumuşatır ve yüceltir, diğer insanlarla barış, hoşgörü, sevgi gibi üstün değerlerle buluşturur.

Vermek duygusu ile ilgili olarak Ali İmran Süresi, “Sevdiğiniz şeylerden vermedikçe gerçek iyiliğe ulaşamazsınız” diye buyurur. Amaç ihtiyacınız olmadan şeylerden kurtulmak değil, muhtacı en az kendiniz kadar değerli görmektir. Değer verdiğiniz, sevdiğiniz şeyleri, terk etmenin ıstırabı pahasına muhtaca layık görüp vermektir.

Vermenin (cömertliğin) ne denli değer taşıdığına dair hep dile getirilen ve hepimiz tarafından bilinen bir hikâyeyi birlikte görelim. Yeni evlenen genç bir bayan kendi annesinden gördüğü yakınlığı, sevgili kayınvalidesinden görmediğini hisseder. Evliliğinin ilk günleri mutsuz ve acı içinde geçer. Nihayet dayanamaz ve köyün büyücüsüne gider. Büyücü, el birliği yapıp kayınvalideyi ortadan kaldırmayı önerir. Hazırladığı zehri bir gün sonra genç geline verir ve üç ay süreyle her gün yemeğine bir tutam katmasını söyler. Zehrin belirgin bir tadı olmadığını ve şüphe çekip cinayetin anlaşılmaması için de bu üç ayda kayınvalideye derin sevgi ve saygı göstermesini önerir.

Daha üç ay dolmadan gelin pişmanlık içinde büyücünün yanına gelir ve “Kayınvalidem çok değişti. Çok iyi bir insan oldu. Ne olursunuz ona verdiğim zehirleri temizleyecek yeni bir formül hazırlayınız, çok pişmanım” der. Bunun üzerine büyücü bir gülümser ve “Bu pişmanlık içinde bana geleceğini biliyordum. Sana verdiğim zehir değildi. Kayınvalideni değiştiren, sevgi dolu çok iyi bir insan ise kayınvalidenin öleceğine inandığın için, ölecek bir kimseden verdiklerin karşısında bir beklenti içinde olmadan, hesap tutmadan gösterdiğin sevgi ve saygıydı” diye anlatır.

Unutmayalım ki, vermek ve nefsi kontrol etmek emek ve çaba ister. Vermek ve nefsi kontrol etmek arzusu içinde herkes bulunabilir. Ama hiç de kolay değildir. Yıllardan beri biriktirdiğimiz ve sahiplendiğimiz şeyleri başkalarına vermek, nefsi kontrol pahasına alışkanlıklardan, bağımsızlıklardan ve sevilen şeylerden vazgeçmek çok zor gelir. Bu zorluğu aşabilmek için yola çıkabilmek, hayır ve hizmet yapabilmek için ruhsal zenginliğe, erginlik ve olgunluğa gereksinim vardır.

İşte bu ruhsal zenginliğe ulaşan insanlardan biri de Vakfımız Başkanı Yaşar Aktürk'tür. Görülmemiş bir cömertlik meziyetine sahip olan Başkanımız, yapmakta olduğu tüm hizmetlerde, hep vermeye yönelmiş ve sahip olduğu tüm imkanlardan muhtaç olanlara yardımda bulunmuştur. Büyük bir ikram duygusuna sahip olan Aktürk, tüm maddi ve manevi servetini İslâmiyet'in emrettiği yerlerde, özellikle Kilis'te esirgemeden sarfetmiştir. Cömertlik konusunda yapmış olduğu yeşil ışık, etkisini öylesine göstermiş ki, biz Yönetim Kurulu üyelerini de bu kutsal deryanın içine sokmuştur.

 Böylece yalnızca kendimizi değil, Başkanımız Yaşar Aktürk gibi, canlı cansız tüm varlıkları, doğayı ve insanları düşünmemiz gerekmektedir. Bu düşünce hem işimizi kolaylaştırır hem bizleri mutlu kılar hem de çevremize hayat verir. Çünkü vermek, yani cömertlik sevginin en üstünüdür, mutluluktur, yaşamın ta kendisidir.

İstanbul Kilis Vakfı Yönetim Kurulu Üyeleri